Bir Başarı Hikayesi Op.Dr. Hüseyin Urlu (1)

Güncel

Hatay İş adamları derneğinin çıkarmış olduğu MOZAİK dergisinde Adnan Doplapçığlu’na yaşamı ile alakalı detaylı bir röportaj veren Avrasya Hastaneler Grubu Kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Op.Dr.Hüseyin Urlu’nun yaşam öyküsü kısa yolda zengin olmak isteyen herkese örnek olacak türden.

 İşte Genel Cerrahi Uzmanı Opr.Dr.Hüseyin Urlu’nun ilginç yaşamı :

Hatay Dörtyol'da zorluklar içerisinde başlayan, bu zorluklardan çok çalışarak, hayallerinin peşini bırakmayarak ve bu yolda karşılaştığı zorlukları akıl, azim, sabır, sorumluluk, sevgi, saygı, disiplin ve hoşgörü ile yenerek sağlık sektöründe önemli bir aktör olmaya uzanan bir başarı öyküsü.

Op. Dr. Hüseyin Urlu bize sıfırdan zirveye çıkma noktasında yaşadıklarını büyük bir samimiyet içerisinde anlattı. Genç nesillere ilham veren, onlara örnek teşkil eden bir hayat hikayesi. Umarız bu öykü bir çok kişiye bir yol haritası olur, başarının tesadüf değil çok çalışmanın, yaşamı olumlu yönde kurgulamanın ve ilkeli olmanın sonucu geldiğini gösterir.

İş dünyasında çok önemli bir konuma sahipsiniz. Gıpta edilesi bu başarı hikayenizi çocukluğunuzdan başlayarak öğrenmek isteriz. Nerede ve ne şartlarda doğdu bu başarı serüveni ?

1950 yılında Hatay’ın Dörtyol İlçesi’nde doğdum. Toplam 9 çocuklu bir ailenin 2. çocuğuyum. Çocukluğum portakal bahçeleri ve meyve bahçelerinin içinde özgürce oynayıp, dolaşabildiğim bir ortamda geçti. Mahallemizde 5-10 dönümlük bahçeler vardı. Her bahçe içinde üç kuşağın (çocuklar, anne, baba, büyükanne, büyükbaba) bir arada yaşadığı evler vardı. Evler birbirine uzaktı ama insanlar iyi günde, kötü günde bir araya gelir komşuluk ilişkilerini çok iyi yürütürlerdi. Saygı, sevgi ve yardımlaşma önemli kuraldı. Babalar, amcalar, dayılar gündüz işte çalışır iken, dedelerimiz, büyükannelerimiz çocuklarla ilgilenir, annelerimiz günlük işlerini zor bitirirdi. Büyük çocuklarda küçük kardeşleriyle ilgilenirdi. Evlerimiz yemyeşil dağlara, tepelere bakardı. Yazın yaylalara gidilirdi. Dağlarda olmak, temiz serin hava almak, soğuk sular içmek bizim için büyük bir keyifti. Mahallede buzdolabı, çamaşır makinesi hatta elektriğimiz bile yoktu. Şehrin merkezinin sadece bir bölümünde elektrik vardı. Ödevlerimizi gaz lambalarının altında yapardık.

MİLLİ MÜCADELE’DE İLK DİRENİŞ DÖRTYOL’DA BAŞLADI

Okula Dokuz Ocak İlkokulu’nda başladım. Ben ve ailem için çok heyecan veren günlerdi. Annem Ayşe Urlu ev hanımı idi. Bütün günü ev işleri ve çocukları ile geçerdi. Mahallede anneler bazen bir araya gelir, çocuklarını okula yolcu ederdi. Okul saati bitiminde onları karşılar ve çocuklarının geleceği ile ilgili hayaller kurarlardı. İlkokulumuz, ismini Dörtyol’un kurtuluş gününden almıştı. Dörtyol, Milli Mücadele’de önemli bir şehirdi. 1.Dünya Savaşı’ndan sonra galip devletler ilk olarak İskenderun ve Dörtyol’u işgal etmişti. İlk Direniş ve Milli Mücadele 19 Aralık 1918’de Dörtyol’dan başlamıştı. İlk kurşun Dörtyol’da atılmıştı. İlkokulda çalışkan, başarılı, sakin ve sevilen bir öğrenciydim.

MATEMATİĞİM İYİ OLDUĞU İÇİN BABAM TOMRUKLARI BANA HESAPLATIRDI

Babam, annem İslahiye’de doğdu. Babam henüz küçükken, dedem çocuklarını alıp Dörtyol’a yerleşti. Babam Ömer Urlu okuma yazmayı askerde öğrenmesine rağmen bu konuda çok iyiydi. Çocuklarını okutmak için ahdetmişti. Babam kereste ticareti ve ambalaj sandığı üretimi yapıyordu. Bizde babamızın hızar atölyesinde sandık çakıyor, çalışıyorduk. Benim ilkokul, ortaokulda derslerim çok iyiydi. Özellikle de matematikte oldukça başarılıydım. Tomruk hesaplarını, kereste hesaplarını çok iyi yapıyordum. Babam bunun farkındaydı. Çoğu zaman hesapları çocuklarına yaptırırdı. Kendisi de çok zekiydi ve hesapları oldukça güzel yapardı. 3-4 defa, her defasında daha iyisini yapmak üzere iş yerleri kurmuştu. 1958-1960 yıllarında şehirlerarası çalışan otobüs firmasında ortaklık yaptı. Sonra tekrar eski işine döndü. Yeniden kereste ve ambalaj sandığı hızar işletmeciliği yaptı. Kendi alanında Dörtyol’un en iyi esnaflarındandı. Birçok önemli kişiyi onun iş yerinde tanıdık ve çocuklarıyla da arkadaş olmuştuk. Arkadaşlıklarımız birçoğuyla fakülte yıllarında da devam etti ve hala devam ediyor. Yurdaer Çardak, Hamdi Soylu ve Mustafa Ocak gibi isimler baba dostluğuna dayanan ve hala devam eden arkadaşlıklarımdır.

Başarılı bir öğrenci olduğunuzu ilkokulda ispatladınız. Peki devamı nasıl geldi?

Ortaokulu Dörtyol’da başarıyla bitirdim. Her sene, her dönem iftihar ile geçen öğrenciydim. Tamer Bölükbaşı, Sami Ünal, Yemliha Turan Yazgan, Necmettin Şimşek, Ülkü Tiryaki, Mehmet Yıldırım, Ayşegül Yıldırım, Bestami Soylu, Mustafa Başol, Mustafa Hoşezer ortaokuldan arkadaşlarımdı. O yıllarda zaman zaman birbirimizin evine gider ders çalışırdık. Bazılarıyla yakın komşu çocuklarıydık. Ortaokulu bitirdiğimde Dörtyol’da lise yoktu. İskenderun, Adana, Antakya gibi şehirlerde lise vardı. Gitmek, gelmek zordu ya da yatılı okumak gerekiyordu. Ortaokul arkadaşım Mustafa Hoşezer Mersinliydi. Ablası Ayla Hoşezer Çakar'da tarih öğretmenimizdi. Mezun olduğumuz yaz, arkadaşım Mustafa Hoşezer ve öğretmenimiz Ayla Hoşezer Çakar’ı ziyarete arkadaşım Ömer Faruk’la gitmiştik. Mersin Alata’da Ziraat Okulu vardı. Cennet gibi bir yerdi. Meyvecilik, bağcılık, çiçekçilik, hayvancılık yapılıyordu. Ziraat meslek okulu öğrencileri teorik ve uygulamalı eğitim yapıyordu. Deniz kıyısında çok güzel bir yerdi. Okulun lojmanları ve her türlü sosyal imkanları vardı. Hoşezer ailesi burada oturuyordu, öğretmenim Ayla hanımın babası Derviş Hoşezer'in görevi buradaydı.

HOŞEZER AİLESİ İKİNCİ AİLEM OLDU

Tarih öğretmenim liseyi Mersin’de okumamı önermişti. Liseyi Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesi’nde bitirdim. Hoşezer ailesi ikinci ailem oldu. Tarih öğretmenim Ayla Hoşezer Çakar ablam, Mustafa Hoşezer kardeşim gibiydi. Hâlâ bu şekilde yakınlığımız devam ediyor. Dörtyol, Ankara, Antalya, Fransa gibi yerlerde görevleri oldu. Oralara da ziyaretlerine gittim. Rahmetli Derviş Hoşezer ve Fatma teyzem çok yardımcı oldular. Fakülte yıllarından burs almamı lise öğretmenlerimin önerileri ile sağladılar. Sonuç olarak Lise dönemim de güzel geçti. Okulun en iyi öğrencilerinden olmayı başarabilmiştim.1967 senesinde liseyi bitirdim. Girdiğim tüm imtihanlarda başarılıydım. İstanbul Tıp Fakültesi’ni, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni, Hava Harp Okulu’nu ve daha birçok okulu kazanmıştım.

DÖRTYOL’DA TIP KAZANAN TEK ÖĞRENCİ

Rahmetle anıyorum; annem doktor olmamı, babam ise Hava Harp Okulu’na gitmemi istiyordu. Annem, ‘doktor olacak’ derken babam da, ‘belli olmaz belki paşa olur’ diyordu. 1967 senesinde Tıp Fakültesi’ni Dörtyol’da kazanan tek öğrenciydim. Annemde babamda gurur duymuştu. Babam, ‘Biz çok yokluk çektik, anne babamız bizleri yokluk içinde büyüttü, keşke şimdi sağ olsalardı. Okuduğunuzu görmelerini çok isterdim’ demişti. Liseyi okuduğum Mersin’i çok sevdim. İstanbul’da lise yıllarından arkadaşlarım Cumhur Serbes, Mehmet Ali Ertan Aydın ve Ümit Doğruöz ile belli aralıklarla halen ailece görüştüğüm arkadaşlarımdır.

İLK MUAYENEHANEMİ BAHÇELİEVLER’DE AÇTIM

Tıp Fakültesi’ne başladığımda Laleli’de baba dostluğundan olan arkadaşlarımı buldum. Onların kaldığı eve yerleştim. Bir sene öğrenci evinde kaldım. Sonra Vezneciler Site Erkek Öğrenci Yurdu’na geçtim. 1968, yani öğrenci olaylarının yoğun olduğu yıllardı. Ancak ben daha çok derslere çalışma, sınıfı geçme ve tahsilimi tamamlama peşindeydim. 1971 senesinde yurttan ayrıldım. 4 arkadaş Merter’de ev tuttuk. 1973 yılında tıp fakültesini bitirdim. Okul bitimine yakın İstanbul Bahçelievler’de muayenehane açtım. Son bir imtihanım kalmıştı. 7 gün sonra mezun olacaktım. Nitekim de öyle oldu. Sonra Hatay’a ailemin yanına gidip ellerini öperek onların dualarını aldım. 15 gün sonra da muayenehane serüvenim başlayacaktı.

İLK KAZANCIMLA ANNEME ÇAMAŞIR MAKİNESİ ALDIM

İstanbul’da muayenehane sahibi olmuştum. Her gün 6-10 hasta geliyordu. Mutluydum, kazancımda iyiydi. Hatta ilk kazancımla anneme çamaşır makinesi almıştım. Her gün belli saatlerde fakültenin hastanesinde okuluma gidiyor, okul arkadaşlarımla görüşüyor, sohbet ediyor, hedef belirlemeye çalışıyordum. Kimisi ihtisas düşünüyor, kimisi iş bulma peşinde. Bazıları memleketine gidecek, bazıları da askerliği yapmayı planlıyordu. Üniversitede tanıştığım ve bugün bir kısmı profesör olan arkadaşlarım Dr. Halil Toplamaoğlu, Dr. Doğan Birgül, Dr. Şener Özcan, Dr. İlhan Günay, Dr. Deniz Sargın, Dr. Sabri Kama, Dr. Mehmet Meriç ve Dr. Mecdi Ergüney dostluğumun halen sürdüğü arkadaşlarımdır.

GÜNDÜZ MUAYENEHANE GECE NÖBET

Ben gündüzleri muayenehaneye devam ediyor geceleri fakülte hastanesinde (Çapa) dahiliye ve cerrahi nöbetlerine gidiyordum. Özellikle acillerde bilgi ve tecrübe kazanmaya gayret ediyordum. ‘İhtisas yapmalıyım’ diyordum. Babam da Dörtyol Merkez’de benim için bir muayene yeri hazırlamış, sabırsızlıkla oraya dönmemi istiyordu. Ancak ben muayenehaneyi İstanbul’da açmıştım. Deneyim sahibi olmalıydım. İhtisasımı ve askerliği tamamlayıp Dörtyol’a öyle dönmeliydim. İhtisas için her klinik ayrı ayrı imtihan açıyor, Ortopedi, Cerrahi, KBB, Göz gibi branşlar için 3-6 ayda bir imtihan oluyordu. Kazanması zordu. Devlet eğitim hastaneleri merkezi sistem ile imtihan yapıyor, 6 ayda bir sınavlar oluyordu.

DOKTORLUĞA İYİCE ISINDIM

Bahçelievler’de ben muayenehane çalıştırırken halkın çok gittiği, kısa zamanda adını sıklıkla duyduğum Dahiliye Uzmanı Dr. Erdem Yügen vardı. Gelen hastalarımın çoğu ondan bahsediyordu. Bahçelievler Polikliniği adında bir polikliniği vardı. Muayenehaneden polikliniğe çevirmişti. İçinde röntgen, laboratuvar vardı. Akşamları diğer branşlardan doktorlar geliyordu. Çocuk doktoru, kadın doğum, kulak burun boğaz, göz, diş gibi farklı branştan doktorlar… Geceleri nöbet tutuluyordu. Dr.Erdem Bey’le Poliklinikte ayda 10-15 gün ben de nöbet tutacağım yönünde anlaşmıştık. Gündüz muayenehane, geceleri nöbet derken iyice doktorluğa ısınmıştım.

Anlaşılan Erdem Yügen ismi meslek hayatınızda önemli bir yere sahip?

Arkamda destek alabileceğim bir dahiliye uzmanının olması klinikte diğer branşlardan doktorların yanı sıra laboratuvar ve röntgenlerin bulunması benim için büyük avantajdı, bana güven veriyordu. Bir müddet bu klinikte çalıştıktan sonra askere gittim. Askerliği Tabip Asteğmen ve Teğmen olarak tamamlayınca tekrar Bahçelievler Erdem Yügen Kliniği’nde çalışmaya başladım. Aynı zamanda İhtisas için imtihanlara hazırlanıyordum. En nihayet Genel Cerrahi ihtisasını kazandım. Bezmialem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi’nde Cerrahi Asistanı iken, 1978 yılında hastanemiz Marmara Üniversitesi’nin Tıp Fakültesi’ne dönüştü. Yeni asistan ve öğrenciler alındı.1980 senesinde 12 Eylül Darbesi’nden sonra Tıp Fakültesi kapatıldı. Öğrenci ve asistanlar başka üniversitelere dağıtıldı. Hastane yeniden Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne dönüştü.

DÜNYA ÇAPINDA HOCALARLA AYNI HASTANEDE

Hastanemiz Genel Cerrahide ve birçok alanda çok iyiydi. Klinik Şefimiz Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mazhar Özman, aynı zamanda patoloji uzmanıydı. Çok değerli hocalar vardı. Kalp Cerrahisi yapılıyordu. Kliniği Doç. Dr. Edip Kürklü kurmuştu. Mikrocerrahi ve El Cerrahisinde dünya çapında hocamız Prof. Dr. Ayan Gülgönen, Gastroenteroloji’de Doç. Dr .Ahmet Özbek, Uzm. Dr. Örsan Günöz vardı. Yoğun Bakım Üniteleri kurulmuştu ki bu imkanlar o zaman çok az hastanede vardı. Dr. Halil Önsoy, Dr. Türker Özkan, Dr. İbrahim Ökçesiz, Dr. Enver Dayıoğlu, Dr. Adil Kartal, Dr. Mustafa Gezmiş, Dr. Sadri Temizkan, ihtisas arkadaşlarımdı.

İLK GÖZ AĞRISI; ÇAMLIK HASTANESİ…

İhtisas bittikten sonra 4 sene daha uzman olarak aynı hastanede çalıştım. Ama dışarıda çalışmalarım devam ediyordu. Nöbet tutuyordum, özel hastanelerde ameliyatlar yapıyordum. Bahçelievler, Bakırköy, Bağcılar‘da birçok hastanın teşhisini koydum, ameliyatlarını yaptım. 1989 yılında Bakırköy’de yeni kapanmış bir özel hastane vardı. Bir hastamız Rahmetli Mukadder Hanım bu hastanenin sahiplerinin akrabasıydı. Bahçelievler Kliniği’nden beni ve Dr. Tahsin Bardakçı’yı tanıyordu. Bize ‘kapanan bu hastaneyi çalıştırmak ister misiniz’ diye teklif getirdi. O tarihlerde içimde bir özel hastane kurma, hastane sahibi veya ortağı olma arzusu vardı. Hatta 2-3 girişimde bulunmuş, yer bulmuş hatta kiralama işlemleri bile başlatmıştım. Ama gerçekleştirememiştim. Bakırköy’de merkezde yeşil bir alan içinde güzel bir yerdeydi. Mevcut binaya yeniden hastane olması için büyük bir tadilat gerekiyordu. Yeniden projeler yapıldı, ruhsatlar alındı, inşaatlar yapıldı. 1992 yılında ilk hastanemiz Özel Çamlık Hastanesi’ni 56 yataklı olarak açtık. Özellikle kendi hastalarımız ve dış doktorların hastalarıyla kısa zamanda hastanemiz dolmaya başladı. Hastaları yatıracak yer bulamaz olduk. 1996’da İstanbul Sağlık Müdürlüğü tarafından ödüle layık görülen 5 özel hastane içinde yer aldık. Çamlık Hastanesi, bölgesinde sevilen, övülen, hizmetlerinden memnun kalınan bir hastane olmuştu. Hastanenin hem Genel Cerrahi Uzmanı hem de Başhekimi olarak 1998 senesine kadar görev yaptım. Akabinde başhekimliğini Op. Dr. Gültekin Çalışkan’a devrettim. Halen Çamlık Hastanesi’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütmekteyim.

İŞ ADAMI OLMAMA RAĞMEN ACİLLERE İLK BEN KOŞARDIM

Çamlık Hastanesi’nde 25’e yakın doktor dahil olmak üzere toplam 150-160 kişi çalışıyordu. Artık iş adamı olmuştum ama buna rağmen hastanenin acil hastalarına özellikle ben koşuyordum. Bazen gece 12’den sonra 2-3 defa üst üste ameliyatlara gittiğim oluyordu.Anestezi Uzmanı Dr. Efraim Seçkin’le aynı sitede oturuyorduk. Hastaneden nöbetçi ekip,‘hasta var, ameliyat olacak’ veya ‘sizi istiyorlar’ dediklerinde sıcak yatağımızdan kalkar Dr.Efraim Bey’le ameliyata giderdik. Gerek öğrencilik gerekse çalışma yıllarım ailem, arkadaşlarım, dostlarım, Hataylı hemşehrilerim ve hastalarım için Hatay’dan İstanbul’a köprü oluşturmuştu. Hatay’dan gelen hastaların İstanbul’da sorunlarının çözümünde aracı ve destek olmuşumdur. Hem Hatay’dayken hem de İstanbul’a geldiklerinde her türlü imkanı sağlamaya gayret ettim.

Eğitim ve mesleki kariyeriniz çok başarılı ve azimli yol aldı. Peki özel hayatınız nasıl şekillendi, o konuda da aynı başarıyı yakalayabildiniz mi?

Eşim Nermin’le 1976 senesinde tanışmıştık. Nermin Hanım, o yıllarda İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde öğrenciydi. 1978 senesinde okulunu bitirmişti ve birlikte evlenme kararı almıştık. İstanbul’da çok şık bir nikah yaptık. Nikahımızda dostlarımızı, aile yakınlarımızı ağırlamıştık. 29 Temmuz 1978 tarihinde de Dörtyol’da düğünümüzü gerçekleştirdik. Eşim her zaman yanımda ve arkamda oldu. Serbest eczacılık yaptı ve halen hastanelerimizde eczacılık yapıyor. Eşimin kardeşi Hülya Erol'da eczacı olup o da hastanelerimizde çalışıyor.

DAHA İYİSİNİ BAŞARMAK İÇİN ÖNCE İYİ AİLE OLMAK LAZIM

İstanbul’da başlarda akraba olarak kimsem yoktu. Öğrencilik yıllarına başlamak üzere İstanbul’a gelen kardeşlerimden Ökkeş ve Ömer ilkokulun bir kısmını yanımda okudular. Fatma, Fevzi ve Ayşe üniversite kurslarına gitti. Battal İstanbul’da iş hayatına başlamıştı. Abim Mehmet babamla birlikte Dörtyol’da çalışıyor ailenin geçimini sağlıyordu. Benim küçüğüm İbrahim öğretmen okulunu bitirdikten sonra, bir müddet Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çalıştı. Daha sonra Ticari İlimler Akademisi’ni de tamamlayıp, ticaret lisesi öğretmenliği ve serbest muhasebecilik yaptı. Ülkemizin en önde gelen şirketlerinden Koç Grubu’nda (Aygaz, Lipetgaz) Satış ve Pazarlama Müdürlüğü’ne kadar yükseldi. Kardeşlerimiz genellikle üniversite ve yüksekokullarını bitirdiler. Benim için ailemin her ferdinin eğitimleri, sağlığı çok önemliydi. Daha iyisini yapabilmem için başta eşim olmak üzere tüm kardeşlerim, kuzenlerim hatta onların eşleri de dahil iyi diyaloglar içinde güzel bir aile olmalıydık. Bunun her zaman bilincinde oldum. Bölgeci bir insan değilim ama Hataylı ve Dörtyollu birçok bölge insanıyla Çamlık Hastanesi’nde birlikte çalıştık. Kardeşim Ayşe’nin eşi Altan Ünal, Amcaoğlu Muzaffer Urlu ve eşi Sevgi Urlu, Dayıoğlu Murat Kaplan ve eşi Şerife Kaplan, Kardeşim Ömer Urlu’nun Eşi Emine Urlu, kısacası 150-160 çalışanın içinde 15-20 akraba ve hemşerimiz vardı. Tüm çalışanların kuruma gönülden desteği bizler için önemli ve kayda değerdi.

YURT İÇİ VE YURT DIŞINDAN SAYISIZ HASTAM VAR

İşadamı olmanın yanı sıra bir hekim olarak mesleğimde başarılı birçok tedaviye imza attım. Bazı alanlarda yurt içi ve yurt dışından çok sayıda hastam var. Meme hastalıkları, meme kanseri, safra kesesi ve safra yolları hastalıkları, mide barsak kanserleri ve hastalıkları, tiroid kanserleri ve tiroid hastalıkları gibi tedavi ve operasyonlarına özellikle ilgi duydum ve ameliyatlarını yıllardır yapıyorum.

İYİ HOCALARIN DESTEĞİ YADSINAMAZ

Hekim olarak mesleğimi yapmaktan çok mutlu oluyordum. Hastalarımızın memnuniyeti, iyi sonuçlar alması, bir ekip olarak önemli hocaların, ünlü doktorların da desteğini alarak hastalarımın teşhis ve tedavilerini Çamlık Hastanesi’nde gerçekleştirmek benim için başarı demekti. Burada isimlerini sayamadığım bana desteği olan çok kahramanlar olmuştur.

2. HASTANENİN AÇILIŞINI 9. CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL YAPTI

Artık ailem, eşim, kardeşlerim yanımdaydı. Çamlık Hastanesi’nden daha büyük bir hastane yapmalıydık. Çünkü hastane dolup taşıyor, önemli hastalarımızı yatıracak yer bulamıyorduk. Daha büyük bir hastane kurmalıydık. Özellikle kanser konusunda Mikrocerrahi, El Cerrahisi, Kardiyoloji ve Kalp Damar Cerrahisi olan bir hastane olmalıydı. Çünkü 1980-1990’lı yıllarda Avrupa ve Amerika’ya en çok bu konularda hasta göçü oluyordu. O zaman Başbakanımız Turgut Özal bile tedavi için yurt dışına gitmişti. Bu noktada ikinci bir hastane için arayışlara girdik. Zeytinburnu’nda hastane olacak bir yer bulduk. İlk etapta 135 yataklı bir hastane olabilecek bir durumdaydı. Loklar Ailesi’nin arsasıydı. Kendilerine arsa karşılığı iki bina yapacaktık. Önce bir inşaat şirketi kurduk. Eşim ve tüm kardeşlerim şirket ortağı oldular. Kardeşim Ömer Urlu inşaat ile ilgili işlerin başında idi. Süratle 2 sene içinde konutları ve hastaneyi bitirdik. 15 Ekim 1998’de önce polikliniklerini açtık. 27 Haziran 1999’da 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel tarafından hastanemizin resmi açılışı yapıldı.

Yeni hastanenin kadrosunu oluştururken iddialı mıydınız? ,

Burada birçok özel hastaneden farklı olarak Prof. Dr. Gökhan Töre ile Radyasyon Onkolojisi ve Medikal Onkolojimizin bulunduğu kanser teşhis ve tedavisiyle uğraşan bir bölüm planladık. Bunun önemli bir cihaz yatırımı vardı. Prof. Dr. Gökhan Töre, İstanbul Tıp Fakültesi Radyasyon Onkoloji bölümünde çok değerli ve önemli bir hocaydı. Ailece görüşüyorduk. Aynı zamanda jinekolog olan Prof. Dr. Gökhan Töre, kadın hastalıkları ve kanserde önemli bir isimdi. Hastanemizin onkoloji biriminin kurulmasında büyük desteği olmuştu. Birlikte uzun yıllar çalıştık. 2 sene önce kendisini kaybettik, rahmetle anıyorum. Ayrıca Mikrocerrahi ve El Cerrahisi konusunda Prof. Dr. Ayan Gülgönen dünyaca ünlü bir hocaydı. Benimde hocamdı. Vakıf Gureba Hastanesi’nde El Cerrahisi ve Mikrocerrahi Kliniği kurmuştu. Bende asistanlığını yapmıştım. Bugün Türkiye’de bu konuda duayen birçok hocanın da hocasıydı. Birçok önemli ameliyatını haftanın belli günleri gelir, Çamlık Hastanesi ve Avrasya Hastanesi’nde gerçekleştirirdi.

İLK RUHSATLI ONKOLOJİ MERKEZİ AVRASYA’DA KURULDU

Yeni hastanemizin adını Avrasya Hospital koyduk. Toplam 17.000 m2’lik alanda kurulu 135 yataklı hastanede tüm odalar 1.sınıf ve tek yataklı odalardı. Ancak bizim için daha önemlisi tıbbi teknolojiyi iyi kullanan, alanında kendini kanıtlamış bir hekim kadrosu oluşturuyor olmaktı. Bunları hedefleyerek yola koyulduk. Şu an hastanemiz, 60’a yakın kadrolu çalışan hekimi, toplamda 400’e yakın personeli ile tam teşekküllü ve üstün nitelikli sağlık hizmeti veriyor.Türkiye’de ilk ruhsatlandırılmış onkoloji merkezi olan özel hastaneyiz. Çok önemli radyoterapi cihazları olan Trilogy, DBX Linak’a sahibiz. Hastanemizde her Çarşamba düzenli olarak onkoloji konseyleri yapılıyor. Prof.Dr.Mustafa Vecdi Ertekin, Uzm. Dr. Züleyha Kadehçi, Medikal Onkolojide Doç. Dr. Ahmet Bekir Öztürk ve Doç. Dr. Fatma Şen başarılı hizmetler veriyor. MR,128 kesitBT, Patoloji, Biyokimya, Mikrobiyoloji laboratuvarları, anjio laboratuvarları var. Kalp Cerrahisi, Ortopedi, Beyin Cerrahisi, Kadın Doğum gibi birçok bölümde de önemli ameliyatlar yapılıyor.

36 BİN BEBEĞİMİZ DOĞDU

Avrasya Hastanesi’nde 18 yılda 36.000’e yakın bebek dünyaya geldi. Hastanemizde doğan bebekler için 2 yıl ara ile "Avrasya Kardeşliği" adı altında festivaller düzenliyoruz. Festivale sanatçılar, yazarlar davet edip çocuklara çeşitli ödüller ve hediyeler veriyoruz.Avrupa, Balkanlar, Kafkaslar, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dan yılda 10 bin yabancı hasta hastanemize geliyor. 18 yıldır yayını devam eden sağlık dergimiz var. Her hafta en az 1-2 defa doktorlarımız televizyonlarda canlı yayına çıkarak halkımızın sağlık sorunlarına canlı yayında cevap veriyor.

YATIRIMLARIMIZ DEVAM ETTİ

‘’Hiçbir şey insan ve sağlık kadar önemli değildir’ ilkesiyle başlattığımız sağlık yatırımlarına hız kesmedik. 3. Hastanemizi 2016 yılında Gaziosmanpaşa’da hizmete aldık. Henüz çok yeni olmasına rağmen kişiye özel, ileri tanı ve tedavi yöntemleriyle bölgede adeta fark yaratıyor. Değişen yaşam şekline adapte olan hastanecilik anlayışımızı, dünya ile rekabet edecek modern mimarisi ile Avrasya Hastanesi Gaziosmanpaşa’da sürdürüyoruz. Toplam 31.500 m2 kapalı alanda bulunan 250 yataklı dev sağlık tesisinde, 7 ameliyathane, 80 poliklinik ve 300 araçlık otoparkı mevcut. Oldukça merkezi bir lokasyona sahip olup, kolay ulaşıma sahip olan hastane geniş bir yeşil alanın içinde yer alıyor ve dikkat çekiyor.

Gaziosmanpaşa’da açılan 3. hastaneyle ilgili biraz daha detay verebilir misiniz?

En üstün teknoloji k özelliklere sahip tıbbi cihazlarla donatılmış olan Avrasya Hastanesi Gaziosmanpaşa’da, 30 saniyede sanal kalp anjiyosu yapabilen 128 kesitli tomografi endişe (klostrofobi) yaratmayan 1,5 TESLA yarı açık MR, dijital röntgen, mamografi, 4 boyutlu ultrasound gibi ileri teknoloji birçok cihaz ile hastalarımıza hızlı ve etkin bir sağlık hizmeti veriyor. Ayrıca akademik kariyeri olan ülkenin tanınmış profesör, doçent ve uzman doktorlarını da bünyesinde barındırıyor. Her türlü cerrahi müdahale ve ameliyata uygun altyapısı ile bronkoskopi, Ebus, gastroskopi, kolonoskopi, duodenoskopi, ERCP gibi tanı ve tetkik amaçlı müdahaleler de hızlı ve başarılı bir şekilde yapılıyor. İnsanların hayatına dokunarak, onları önemsediğimizi göstermekle yola çıktığımız ilk günden bu yana geliştik, yaygınlaştık ve Türkiye’nin önemli referans hastanelerinden biri haline geldik. Vatandaşımızın yaşam kalitesini yükseltecek, her adımında her dokunuşunda şifa verecek bir felsefeyle yola çıkarak hiç durmadan çalışıyoruz. Sürekli yenilik için ileri teknolojimizi ve yaratıcılığımızı harmanlıyor, bilimle beslenen yeni fikirlerimizi sağlıkta dünya standartlarını aşmak için kullanıyoruz.

YENİ NESİL HASTANEYE YENİ NESİL YÖNETİCİ

Gaziosmanpaşa Hastanemiz mimari görsel, konfor ve kullanım yönünden üst düzeyde yapıldı. Gerek mimari gerek işlevsel gerekse yönetsel tüm tecrübelerimizi buraya taşıdık. Urlu ailesinin genç kuşağı Avrasya Zeytinburnu’nda çok şey öğrendi. Bu nedenle yetiştirdiğimiz yeni jenerasyona yöneticilik anlamında şans tanımaya gayret ediyoruz. 2005 senesinde inşaat mühendisi olan Can Deniz Urlu, o tarihten beri hastanemizde ruhsat, inşaat, tadilat ve yeni mevzuat işlerini iyi kavradı. İnşaat ve tadilatlarla görevlendirildi. İbrahim ve Ömer amcalarının yanında yöneticilik vasfını geliştirdi. Edebiyat fakültesi mezunu Özgür Özmen, Sağlık işletmeciliği eğitimi ve deneyimi için Londra’ya gitti. Toplam 9 sene orada kalarak önce master sonra da doktora yaptı. Şimdi her ikisi de yeni hastanemizde kardeşim Ömer Urlu’nun yanında işletme direktör yardımcılığı görevlerini yürütüyorlar. Hukuk mezunu İlkşan Urlu, serbest avukatlığın yanında grubumuzun resmi avukatlığını yapıyor. Tüm mevzuatlar ve sözleşmeler onun gözetiminden ve onayından geçiyor. Böylece yönetime hukuki destek veriyor. Öznur Özmen üniversite maliye bölümü mezunu olup, mali müşavirlik ve bağımsız denetçi vasıflarını taşıyor. Şu an hastanemizde finans ve özlük işlerine destek veriyor. Ali Urlu dış işleriyle, İlknur Urlu Bozkurt kurumsal muhasebe, Ahmet Bozkurt ise teknik işlere bakıyor. Yani ikinci jenerasyon işbaşında... Herkes kendi alanında güzel ve verimli işler çıkarıyor. Bizimle beraber işlerine dört elle sarılmış durumdalar. Avrasya Hastaneler Grubu’nu yüceltiyor ve markalaştırıyorlar. Ailede ikinci jenerasyon doktorlar da var. Dr. Akın Ünal Genel Cerrahi ihtisasını bitirmek üzere. Op. Dr. Fercan Urlu da KBB Uzmanı olup mecburi hizmetini yürütüyor. Ailenin diğer okuyan veya kendi işlerini yapan gençleri de var. Onlar kurumlarımıza destek oluyor, kurumlarımız da onlara destek oluyor. Urlu Ailesi’nin birliği, beraberliği ve başarı hikayesinde birçok ailenin hikayesi olduğuna inanıyorum.

Son olarak sosyal yönünüzden konuşalım isteriz. Sosyal anlamda neler yapıyorsunuz, bunca iş yükünden kendinize vakit ayırıyor musunuz ?

Turistik, teknolojik ve mimari geziler benim için her zaman önemli keşifler olmuştur. 70-80’e yakın ülke gezdim. Burada hem ülkeleri geziyor, hem de ileri teknolojiyi hastanelerimize taşımak için bu teknolojik gezilerde yeni fikirler yakalayabiliyordum. Artık birçok hasta yurtdışından gelerek bizleri tercih ediyor. Bunun yanında kendi ülkemizin insanları artık yurtdışına gitme ihtiyacı duymuyor. Çünkü sağlık hizmetlerimiz gelişmiş ülkelerin seviyesine ve kalitesine ulaştı. Teknolojik, işlevsel, yönetsel fikirler edinmek için özellikle Prof. Dr. Ayan Gülgönen ve Prof. Dr. Gökhan Töre gibi önemli hocalarla birlikte gerçekleştirdiğim gezilerim olmuştur. Turistik yurtdışı gezilerimde de değerli dostlarımdan Av. Yılmaz Kendi ve Av. Ahmet Ulvihanoğlu ile beraber birçok ülke gezme fırsatı buldum. Bu seyahatlerden çeşitli şekilde işlerimizin gelişmesi için fikir edindim.

SOSYAL PROJELERDE AKTİF OLARAK GÖREV YAPIYORUM

Sosyal sorumluluk projelerinde yer almak ve bu alanda bir şeyler üretmek benim için oldukça önemli... Bu sebeple çeşitli vakıf ve derneklerin yönetim kurulunda aktif olarak görev alıyorum. Türk Tabipler Birliği, Türk Cerrahi Derneği, Endoskopik ve Laparoskopik Cerrahi Derneği ve Mikrocerrahi El Cerrahi Derneği üyesiyim. OHSAD (Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği) kurucu üyelerinden olmakla birlikte bir müddet OHSAD Genel Başkan Yardımcılığı yaptım. HATİAB ( Hatay İş Adamları ve Bürokratları Derneği) Yönetim Kurulu Üyesi ve kurucuları arasında yer aldım. İlk dönem Onursal Başkanlık görevi verildi. Yönetim Kurulu Üyeliğim hala devam ediyor. HATİAB Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İbrahim Güder de yakın aile dostlarım arasında yer alıyor. Dernek olarak belli zaman aralıkları ile bir araya gelip toplantılar yapıyoruz. Hatta bu toplantıların bir kaçını hastanelerimizde gerçekleştiriyoruz. Değerli iş adamı hemşerilerimizle derneğin vesilesiyle bir araya gelmek beni ve ekibimi mutlu ediyor. Ayrıca Türkiye Sigarayla Savaşanlar Derneği’nin Yönetim Kurulu Üyesiyim.

Zaman zaman Dörtyol'lu ve Hataylı arkadaşlarımızla ailece bir araya gelerek yöresel lezzetleri tadıyoruz. Dörtyol ve Hatay üzerine sohbetler gerçekleştirerek çocukluk anılarımızı yad ediyoruz. Eker ailesi, Özdemir ailesi, Ünal ailesi ve Ocak ailesi sıkça bir araya geldiğimiz aile dostlarımızdır.

EMEK VERMEDEN, YORULMADAN OLMAZ

Başlangıçta çok çalıştım, çok gayret ettim. Zamanla başta eşim, kardeş ve akrabalarım olmak üzere tüm ailenin desteğini alarak bu günlere geldik. Pek çok profesyonellerin, isimsiz kahramanların ve hastalarımın başarımda büyük payı var. Hiçbir başarı yorulmadan, emek vermeden olmuyor.

BAŞARI İÇİN ÖNCELİKLERİM:

Başarı için başlıca önceliklerimi şöyle sıralayabilirim;

-Ehliyet (diploma) sahibi olacaksın.

-Yaptığın işi çok iyi öğreneceksin ve bileceksin.

-Çok çalışacaksın, azimli olacaksın.

-Değişime ayak uyduracaksın, yenilikleri yakından takip edeceksin.

-Organizasyonlar yapacaksın, ekip ruhuyla çalışacaksın.

-Adaletli ve dürüst olacaksın.

Bunları uyguladıktan sonra başarı ve mutluluk sonunda gelir.


İnsanlık için yaptığın her şey senin zenginliğin ve onurun olur. Bu zenginlik ve servet sonra da mirasın olarak dünyaya kalır…


Sayın Urlu son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bu vesileyle röportaj için HATİAB Başkanı Sayın İbrahim Güder’e, Mozaik Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Adnan Dolapçıoğlu’na, teşekkürlerimi sunuyorum.

1973'de başlayan meslek hayatından bu yana bir çok ödüle layık görülen Op. Dr. Hüseyin Urlu'nun aldığı bazı ödül ve plaketler şunlardır;


-1996 yılında Çamlık Hastanesi İstanbul Sağlık Müdürlüğü'nce 100 özel hastane içerisinde ödüle layık görülen ilk 5 hastaneden biri oldu.

- 2001 yılında İlk Yardım Seminerleri dolayısı ile Zeytinburnu Belediye Başkanlığından plaket.

- 2001-2003 yıllarında iki kez Tüketiciyle Dost Altın Kalite Ödülü, Yılın Özel Sağlık Kurumu Ödülü.

- 2003 yılı vermiş olduğu Yaşlı ve Hasta Bakıcılığı kursu nedeniyle Zeytinburnu Kaymakamlığı'ndan teşekkür plaketi.

- Ekovitrin Dergisi 2003 ve 2007 Yılın Starları Ödülleri (Sağlık Ödülü).

- 2006-2009-2011 yıllarının her birinde Mevlanakapı Vergi Dairesinden kurumu adına vergi rekortmeni olarak teşekkür plaketi.

- 2006 yılı Tüm Tüketiceleri Koruma Derneği tarafından "Altın Adam Ödülü".

- 2007 yılı Tüketiceleri Koruma Derneği tarafından "Altın Marka Ödülü".

- 2007 yılı First Business Dergisi düzenlediği "Zirvedekiler 2007" ödül töreninde Sağlık Sektöründe Yılın Kuruluşu Ödülü.

- 2009 Uluslararası Avrupa Kalite Birliği Ödülü.

- 2009-2010-2011 İstanbul Ticaret Odası Kurumlar Vergisi "Bronz Madalya" Ödülü.

- 2011 OHSAD Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneğinden Plaket.

- 2013 HEMFEST Halk Eğitim Merkezleri Festivali'ne katılım ve desteklerinden ötürü İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nden teşekkür plaketi.

- 2013 yılı İstanbul Tabip Odası teşekkür plaketi.

- 2014 yılı Özel Diyabetliler Grubu, Diyabet ve Engelliler Grubu Derneği teşekkür plaketi.

- 2015 yılı Lobin Turkey Kalite Ödülü.

- 2015-2016-2017 Sigarayla Savaşanlar Derneği "İnsanlığın Gerçek Dostları" Ödülleri.

- 2017 HATİAB Hatay İş Adamları ve Bürokratları Derneği Üstün Hizmet Ödülü.

- Basın, medya ve yerel gazetelerden sosyal sorumluluk projelerine katkı ve katılımlarından dolayı bir çok teşekkür plaketi vb.


Op. Dr. Hüseyin Urlu bunlar dışında kurumu ve şahsı adına 50'den fazla ödüle layık görülmüştür.


Kaynak :İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.