İstanbul Halkı Başkan İmamoğlu'nu Bağrına Bastı, Pazar'a Kadar Değil Mezara Kadar Seninleyiz

Güncel

TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında jet hızıyla başlatılan soruşturmalar kapsamında önce savcıya ifade verdi, sonra Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın da aralarında bulunduğu isimlerle birlikte, tüm engellemelere rağmen Çağlayan’ı dolduran on binlerce İstanbulluyla bir araya geldi.

ÖNCE İFADE, SONRA İSTANBULLULARLA BULUŞMA

TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında jet hızıyla başlatılan soruşturmalar kapsamında önce savcıya ifade verdi, sonra Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın da aralarında bulunduğu isimlerle birlikte, tüm engellemelere rağmen Çağlayan’ı dolduran on binlerce İstanbulluyla bir araya geldi.

İstanbul Times Haber Merkezi - Hüseyin Çetiner - Şişli - İstanbul 

YAVAŞ: TÜRKİYE'Yİ BİR AÇIK HAVA CEZAEVİNE ÇEVİRMEK İSTİYORLAR

“Bu millete kötülük düşünen, bu milletin birlik ve beraberliğine alt üst etmeye çalışanı ben ifşa etmeyeceğim de kim edecek? Hep ifşa edeceğim, ifşa etmeye devam edeceğim” diyen İmamoğlu, “Turpun büyüğü heybede” diyen Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, “O dosyalarda gizlilik kararı var. Avukatın bile açıp bilgi alamadığı yerde, ‘turpun büyüğü heybede’ demek; ben, soruşturma seviyesinde olan bu dosyaların her kalemini, her sayfasını biliyorum demek değil midir? Peki sayın Cumhurbaşkanı'nın böyle bir dosyaya bakabilme, inceleyebilme hakkı var mı? Hakkı yok.

BUGÜN KÖTÜLÜK YAPANLARIN DA O ADİL YARGI DÜZENİNDE HESAP VERMELERİNİ SAĞLAYACAĞIZ

Geçmişte soyunduğun gibi, bu davanın da savcılığına soyunuyorsun. Bu işten kurtulmanın yolu ne biliyor musunuz? Sandık, sandık. Sandık gelecek, bu iktidar gidecek kardeşim. Bu kadar net. Bunun başka bir yolu yok. O bakımdan, hep birlikte amasız, fakatsız yola çıktık. Allah, yolumuzu açık etsin. Bizi engelleyemezler” sözleriyle tepki gösterdi.

İMAMOĞLU’NDAN ERDOĞAN’A ‘TURP’ TEPKİSİ: BU İŞTEN KURTULMANIN YOLU, SANDIK; SANDIK GELECEK, BU İKTİDAR GİDECEK

Vatandaşla buluşmalarının polis marifetiyle engellenmesini de eleştiren İmamoğlu, “Sevgili polis kardeşlerimizin vatandaşla karşı karşıya gelmelerini artık bırakın. Emniyet, görevini yapsın. Bu polis kardeşlerimizi masum vatandaşlarla karşı karşıya getirip, milletvekillerinin gözüne gaz sıkmayı falan filan bıraksın. Biz, polisimizin gider gözünün yaşını siler, ayağının tozunu alırız, tozunu.

İMAMOĞLU: BU MİLLETİN BİRLİK VE BERABERLİĞİNE ALTÜST ETMEYE ÇALIŞANI BEN İFŞA ETMEYECEĞİM DE KİM EDECEK?

Tamam mı? Biz, bu ülkenin asil, gururlu, adaletli, yargı mensuplarına sırtımızı yaslayacağız. Bugün kötülük yapanların da o adil yargı düzeninde hesap vermelerini sağlayacağız” dedi. Verilen mücadeleni millet için verildiğini vurgulayan İmamoğlu, “Kreşleri kapatmak isteyenlere karşı mücadeledir. Bu ülkede yapılan iyi hizmetleri engellemeye çalışanlara karşı yapılan mücadeledir.

Onun için bütün partiler buraya geldi. Onun için bütün partili yol arkadaşlarım buraya geldi. Onun için İstanbul Gönüllüleri buraya geldi. Allah yolumuzu açık etsin. İstanbul'daki toplantılarımız, gelecekte iktidar yolculuğu toplantıları olacak” dedi.

İktidarın Türkiye'yi bir açık hava cezaevine çevirmek istediği tespitinde bulunan Yavaş da “‘Silivri soğuktur’ ağızlarda… FETÖ döneminden beri ağızlarda pelesenk olmuş… Sayın Başkanım, değerli İstanbullular; inşallah iktidar değiştikten sonra, demokrasinin başlangıcı olarak, Silivri'yi kapatalım. Ve yeni bir hayata, özgür günlere hep birlikte yol açalım” diye konuştu.

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in tehdit edilmesi” ve “bilirkişi Satılmış B.’nin ifşa edilmesi” iddialarıyla başlatılan soruşturmalar kapsamında ifade vermek üzere Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı'na geldi. İmamoğlu’na adliyeye gelişi sırasında eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu, TBMM Adalet Komisyonu üyesi ve CHP Yüksek Disiplin Kurulu Başkanı Turan Taşkın Özer, danışmanı Murat Ongun ve avukatları eşlik etti.

Hakim-savcılar için ayrılan asansörle 7’nci kata çıkan İmamoğlu, avukatları Kemal Polat, Mehmet Pehlivan ve Nusret Yılmaz eşliğinde 09.50’den itibaren ifade vermeye başladı. İmamoğlu’na destek veren on binlerce vatandaş da adliyenin Çağlayan Meydanı’na bakan kısmını doldurdu. Bu sırada, bazı milletvekilleri ve vatandaşlar, polisin sıktığı biber gazlarından etkilendi.

ADLİYEDEN MANSUR YAVAŞ’LA BİRLİKTE AYRILDI

11.40 sıralarında adliyeden ayrılan İmamoğlu çiftine Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da eşlik etti. İmamoğlu ve beraberindeki heyet, adliyenin protokol kapısı önüne getirilen otobüse, yoğun izdiham altında bindi. Vatandaşların sevgi gösterileriyle karşılaşan İmamoğlu’nu taşıyan otobüs, güvenlik güçlerinin TOMA’lı engeliyle karşılaştı.

CHP’li 14 büyükşehir belediye başkanı, ana muhalefet ve muhalefet partilerinden çok sayıda ismin destek verdiği İmamoğlu, çıkarılan engel nedeniyle konuşmasını, adliye protokol kapısı çıkışına yakın bir noktadan yapmak zorunda kaldı. İmamoğlu, tüm engellemelere rağmen buluştuğu vatandaşlara şu konuşmayı yaptı:

“HEDEFİN NE OLDUĞU BELLİ”

“Çok zor koşullarda bize destek olmak için buraya gelen bütün dostlarımızı, bütün hemşehrilerimizi, bütün yol arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Gerçekten çok kapsayıcı bir sürecin içindeyiz. Burada olmayan siyasi parti yok. Bu benim için en büyük gurur vesilesi. Burada tek tek ismini sayarsam yanlış olabilir, atlayabilirim ama ifade edelim ki, bugün iktidar partisi hariç burada. Bütün siyasi partiler, bugün buraya adaletin savunması için, bu ülkede adaletin tesisi için bize destek olmaya geldiler.

Çünkü, gerçekten 16 milyon insanın temsilcisi, burada böyle bir ifade vermemeliydi. Böyle bir ifade günü olmamalıydı. Sevgili dostlarım, bugünkü mesele, adalet meselesidir; Hak, hukuk, arama meselesidir. Bugünkü mesele geleceğimiz meselesidir. Bugünkü mesele, İstanbul’da ne yazık ki kurulmaya çalışılan bir kumpasın geldiği bir sonuçtur. Hedefin ne olduğu belli. İstanbul'da dört aydır, yargı tacizinin en üst seviyesini yaşıyoruz. Ama yılmadık, yılmayacağız. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Esenyurt'ta başlayan ve Ahmet Özer Hocamızın sabahın köründe derdest edilerek hapse atılması, Beşiktaş'ta Rıza Akpolat kardeşimizin haksız yere tutuklanarak, görevinden uzaklaştırılması süreciyle beraber, bu yargı eliyle süreci dizayn etme çabası devam etmektedir.”

“BÜYÜK BİR DAYANIŞMA RUHU İÇERİSİNDEYİZ”

“Bugün büyük bir dayanışma ruhu içerisindeyiz. Dedim ya; siyasi partilerimizin tamamı burada. Hatta genel başkanlarının bize katkı sunduğunu biliyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin bu şanlı devletin bekası için, milletimizin birlik ve beraberliği için her birisine yürekten teşekkür ediyorum, minnet duygularımı iletiyorum.

Elbette benim siyasi yol arkadaşlarım bugün burada. Hem İstanbul'umuzun hem ülkemizin farklı noktalarından yönetici dostlarımız burada. Partimizin en üst seviyesinden üyesine kadar herkesin katkı sunduğu bir ortamın içerisindeyiz. Her daim yanımızda olan partimizdeki yol arkadaşlarımıza, bütün yöneticilerimize de teşekkür ediyorum, minnet duygularımı iletiyorum.

Bütün örgütümüzün yanı sıra, elbette yol yürüdüğümüz, özellikle 31 Mart'tan sonra gösterilen seçim başarısıyla Türkiye'nin birinci partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne, başta Sayın Özgür Özel Genel Başkanımız olmak üzere, her birinize, en fazla da belediye başkanlarına nasıl müdahale edildiğini, nasıl kötü bir muamelenin gösterildiğini hep beraber yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz.”

MİKROFONU YAVAŞ’A VERDİ

“Elbette bizi farklı konumlandırmaya ve farklı bir biçimde bizleri yorumlamaya çalışanlar var. Ben, bugün yanımda olan, anons edildi birçok başkanımız da burada ama gelemeyen de var buraya. Çünkü o tarafta, o tarafta insanlarımızın bir araya toplanmasına bile engel olunma çabasını anlayamıyorum.

Korkunun neden kaynaklandığını biliyoruz. Bu konuda, özellikle bu tür ortamlarda, polisimizle, sevgili, kıymetli ‘ayağına taş değmesin’ diye dua ettiğimiz polisimizle halkımızı karşı karşıya getiren aklı da biliyorum.

Bunun o kadar kolay halledilme ortamı var ki. Buraya gelmezdi. Onun için gelemeyen başkanlarımız var. İzmir Belediye Başkanı’mıza, Muğla Belediye Başkanı’mıza, Tekirdağ Belediye Başkanı’mıza, Bursa Belediye Başkanı’mıza, onların nezdinde burada oldukları için sarıldım, kucakladım, teşekkür ettim.

Tabii özellikle burada bulunması, nasıl kol kola omuz omuza olduğumuzu, birlikte, ‘Mesele vatansa, gerisi teferruattır’ diyerek bir arada olduğumuzu gösteren değerli dostum, ağabeyim, Belediye Başkanımız Mansur Yavaş'a teşekkür ediyorum.

Hem hukukçuyu hem hukuka hizmet etmiş bir insan hem Belediye Başkanı… Tabii ki yol arkadaşımız, dostumuz, ağabeyimiz ama özellikle hukukçu tarzıyla da tavrıyla da Mansur Başkan’ın belediye başkanlarımız adına söyleyecekleri vardır. Ben ona mikrofonu vereceğim. Ondan sonra ben, çok uzatmadan, birkaç duygumu daha paylaşıp sizlere veda edeceğim. Mansur Başkanım, buyurun.”

YAVAŞ: “TÜRKİYE'Yİ BİR AÇIK HAVA CEZAEVİNE ÇEVİRMEK İSTİYORLAR”

Konuşmasına, İmamoğlu’na “geçmiş olsun” dileğini ileterek başlayan Yavaş, şunları söyledi:

“Aslında İstanbul'a ‘geçmiş olsun’ diyoruz. Aslında, demokrasimize ve hukuka geçmiş olsun demiyorum. Geçmemeli. Hukuk, her daim hakimi olmalı. Son birkaç aydır yaşadığımız durumlara bakarsanız, birisinin en ufak bir demeci, bir tweeti gece evinden alınmasına vesile oluyor. Adeta Türkiye'yi bir açık hava cezaevine çevirmek istiyorlar. Oysa ki demokrasinin olmazsa olmazı basın özgürlüğü, fikir özgürlüğüdür. İnsanlar, serbestçe fikirlerini söylemelidir. Ancak tweet atılıyor, gözaltına alınıyor. Şimdi hukukçu olarak söylüyorum.

Tweet, ortada. Bir yere gitmiyor. Bunun suç olup olmadığına Cumhuriyet Savcısı da karar veremez. Alır, iddia eder, açar davayı. Eğer yargılama sonunda, suçu varsa bir kişi, cezasını çeker. Ancak apar topar alınıp tutuklanması, hukukta en son başvurulması gereken olan bu tedbire başvurulması, oldukça yanlıştır. İnsanların hürriyetini hiçbir şekilde kısıtlayamazsınız. Hukuktan ayrı karar alamazsınız.”

“FETÖ DÖNEMİNDEN BERİ AĞIZLARDA PELESENK OLMUŞ; SİLİVRİ SOĞUKTUR”

“Ve bir tweet atıyorsunuz, altına birileri yazıyor; ‘Silivri soğuktur’ diye. Zannediyorlar ki espri yapıyorlar. Altına, ‘Silivri soğuk’ diye yazanların, bunun espri olmadığını, demokrasimiz, hukukumuz ve ülkemiz açısından utanç verici bir şey olduğunu bilmeleri gerekir.

Bu nedenle, bir an evvel ülkemin gerçek demokrasiye kavuşmak suretiyle, kuvvetler ayrılığının bir an evvel tesis edilmesi yolunda bütün gücümüzle hep birlikte çalışacağız.

Bu ülkede demokrasi ve hukuku hakim kılacağız. Ve inşallah bundan sonra kim olursa olsun, söylediği sözden dolayı, fikrinden dolayı, yazısından dolayı hiçbir şekilde tutuklanmayacak. Hiçbirimiz yargılanmaktan, soruşturulmaktan korkmuyoruz.

Böyle bir dünya yok. Elbette yargılayacaksınız, sonuçta karar vereceksiniz. Sevgili arkadaşlar, değerli İstanbullular, buradan biraz sonra Silivri'ye gidip, orada gereksiz yere tutuklu... Çünkü henüz yargılama yok. Bir türlü davalar açılmadan tutuklu kalanlar var. Oysa belki de hepsi beraat edecek. Onları ziyaret edeceğiz.

Dolayısıyla, madem ‘Silivri soğuktur’ ağızlarda… FETÖ döneminden beri ağızlarda pelesenk olmuş… Sayın Başkanım, değerli İstanbullular; inşallah iktidar değiştikten sonra, demokrasinin başlangıcı olarak, Silivri'yi kapatalım. Ve yeni bir hayata, özgür günlere hep birlikte yol açalım. Tekrar Başkanıma geçmiş olsun diyorum. Hep güzel günlerde, hep birlikte olmak üzere, hepinize tüm Ankara'nızı selam ve saygılarımı sunuyorum. Allah'a emanet olun.”

İMAMOĞLU’NDAN YAVAŞ’A “SİLİVRİ KAPATILSIN” DESTEĞİ

Yavaş’ın “Silivri’yi kapatalım” önerisine destek veren İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle noktaladı:

“Başkanım o kadar güzel bir şey söyledi ki ‘Silivri'yi kapatalım’ derken… Belki de orayı üretim üstü mü yaparız, eğitim üssü mü yaparız? Ona hep birlikte karar veririz. O günler yakın mı? Hazır mı milletimiz? Evet, bu millet hazır. Sevgili dostlar, bakın; ben, iki tane konuda burada ifade verdim. Bir tanesi; bir panelde, sevgili kardeşim, Gençlik Kolları Genel Başkanımız Cem Aydın…

Çok sayıda polisle gidiliyor, evinden ifade verilmek için adliyeye getiriliyor. Allah aşkına, deseniz ki, ‘Sayın Cem Aydın, gel, ifade ver.’ Yahu Cem Aydın, aha burada, adliyenin önünde. Bir korkusu olur mu bu insanların? Aramızda bir Allah'ın kulunun bile korkusu yok. Gider, ifadesini verir. Veremeyeceğimiz hesap yok. Neymiş? İtibarsızlaştıracaklar.

Neymiş? Korkutacaklar. Sevgili başkanımız, çok başarılı bir başkanımız. Sonuçta 30 seneyi aşkındır, yani neredeyse doğmadan diyelim, ailesini tanıdığım, çocukluktan beri yetişmesini gördüğüm bir insan üzerinden elbette hayıflanıyorum, kızıyorum.”

“AİLESİNİ TEHDİT ETMEKLE SUÇLAYARAK, BİZİ SAVCILIĞA İFADEYE GETİRİYORLAR; BU BİR ŞAŞKINLIK”

“Bir abi gibi, bir baba duygusuyla dedim ki, “Bak sayın Başsavcı; biz, öyle adil bir dönemi bu ülkeye kazandırmak istiyoruz ki, senin çocukların dahi, sadece onu değil, kim haksızlık, kim hukuksuzluk yapıyorsa, bu milletin hiçbir evladının sabahın köründe derdest edilerek evinden alınmayacağı günleri, herkese eşit bir adalet sistemini, yargının bağımsızlığını, bu ülkeye biz getireceğiz’ dedim.

Biz, bunu söylüyoruz. Ailesini tehdit etmekle suçlayarak, bizi savcılığa ifadeye getiriyorlar. Biz, ‘Bu memlekette, bu 16 milyon şehirde bir çocuğumuzun bile eşit olmadığında, biz başımızı yastığa koyamayız’ diyerek yola çıkmış bir ahlakın temsilcileriyiz. Biz, evimizde dahi, eşimle beraber, ‘Önce çocukların okutulması, anaokulu, kız çocuklarımızın okutulması’ diye feryat eden biz, bir Allah'ın kulunun evladı dahi ayırmayacağımızı…

Sade ben değil, Mansur Başkanımız, her birimiz... Ne diyoruz? ‘Yahu partisine mi bakıyoruz kardeşim? Kim olduğuna mı bakıyoruz kardeşim? Bakmayız’ diyen bizi, sen; en kutsalımız olan aileyi, çocuğu tehdit etti diye, Ekrem İmamoğlu'nu buraya ifade vermeye çağırıyorsun. Bu bir şaşkınlık. Hem de daha konuşmamış yeni bitmiş, ‘pat’ diye.”

“ARTIK BİLİRKİŞİNİN İSMİNİ SÖYLEMEYECEĞİM, HERKES TANIYOR”

“İkincisi de… Bir bilirkişisi… Artık ismini söylemeyeceğim, herkes tanıyor. Bir bilirkişisi, öyle bir bilirkişi ki istatistik kurallarını alt üst ediyor. Ekrem İmamoğlu ve yakın çevresinde hangi konu var ise, özellikle soruşturmanın başladığı anda ilk bilirkişi olarak çağrılıyor. Ve o bilirkişi raporlarıyla dava açılıyor. Şu ana kadar yazdığı her bilirkişi raporun da başka uzman bilirkişiler tarafından tamamen yanlış olduğu tescil ediliyor.

Özellikle son Esenyurt ve Beşiktaş operasyonunda, Esenyurt için tutulan tutanakta, orada üç bilirkişinin ismi yazıyorken, diğer ikisinin haberi olmadan, bilgisi olmadan bir rapor yazıyor, imzalıyor, tamamen usule, hukuka kanuna, aykırı. Ben şimdi hukukçuluk yapmayayım Mansur Başkan’ımın yanında ama…

İkisinin imzası olmadan o üç kişinin ismi yazıyorsa, bilirkişi raporu çıkamaz, öyle değil mi Başkanım. Dolayısıyla, böyle bir evrakta sahteciliğe kadar giden uydurma bir rapor düzenliyor. Yahu bu millete kötülük düşünen, bu milletin birlik ve beraberliğine alt üst etmeye çalışanı ben ifşa etmeyeceğim de kim edecek? Hep ifşa edeceğim. İfşa etmeye devam edeceğim.”

“‘TURPUN BÜYÜĞÜ HEYBEDEDİR’ DEMEK NEDİR BİLİYOR MUSUNUZ?”

“Efendim, onu ifşa ettim diye, neymiş; yargıyı, yargının işlemesini engelleyici veya kötüleyici hakaret içeren vesaire diye ifadeye çağrıldım. Etki altına alıyormuşum, etki altına. Bir kere bilirkişi raporları verilmiş, altına imzasını atmış o bilirkişisine ben nasıl etkide bulunacağım? Mümkün mü? Değil. Sevgili dostlarım, ne dedi sayın Cumhurbaşkanı? ‘Turpun büyüğü heybede’ dedi, öyle değil mi? Bir yargıya, yargı mensuplarına dönüp, buradan adliyenin önünden söylüyorum; ‘turpun büyüğü heybededir’ demek nedir biliyor musunuz?

O dosyalarda gizlilik kararı var. Avukatın bile açıp bilgi alamadığı yerde, ‘turpun büyüğü heybede’ demek; ben, soruşturma seviyesinde olan bu dosyaların her kalemini, her sayfasını biliyorum demek değil midir? Peki sayın Cumhurbaşkanı'nın böyle bir dosyaya bakabilme, inceleyebilme hakkı var mı? Hakkı yok.

Ama ona rağmen diyorsun ki, ‘Ben biliyorum.’ Hatta daha da ileri gidiyorsun, ‘Ben’ diyorsun, ‘Bu davayı takip ediyorum. Endişeli bunlar. Çünkü turpun büyüğü heybede.’ Daha ilerisi, ‘Ne yapılacağını da biliyorum’ diyorsun. Yani bu davanın da geçmişte soyunduğun gibi, bu davanın da savcılığına soyunuyorsun. Öyle değil mi?”

“ALDATILA ALDATILA, MİLLETİN YOKSULLUK İÇERİSİNE GÖMÜLMESİNE VESİLE OLDUNUZ”

“Değerli dostlarım; biz, ‘aldatıldık’ diyenlerden usandık. ‘Aldatıldık’ diyenlerle işimiz yok. Biz aldatılmayız kardeşim, biz aldatılmayız. Biz aldatılmayız, Bu insanlar aldatılmaz. ‘Aldatıldık’ diyenlerden usandık. Yanlışı yap, sonra ‘aldatıldık’ de. Buna müsaade etmeyeceğiz. Aldatıla aldatıla, milletin yoksulluk içerisine gömülmesine vesile oldunuz. Buradan söylüyorum; biz, adil bir düzen, adil bir sistem, yargının bağımsızlığı için mücadelemize devam edeceğiz. Her birimizin, bütün muhalif demokratların, bütün siyasi partilerin yolu açık olsun.

Bakın, bu iş artık milletin dediğinin olacağı sürece doğru gidecek. Bu işten kurtulmanın yolu ne biliyor musunuz? Sandık, sandık. Sandık gelecek, bu iktidar gidecek kardeşim. Bu kadar net. Bunun başka bir yolu yok. O bakımdan, hep birlikte amasız, fakatsız yola çıktık. Allah, yolumuzu açık etsin. Bizi engelleyemezler. Bakın; buradan bir şey daha söyleyip, sözlerimi bitiriyorum. Bu sevgili polis kardeşlerimizin vatandaşla karşı karşıya gelmelerini artık bırakın.

Emniyet, görevini yapsın. Bu polis kardeşlerimizi masum vatandaşlarla karşı karşıya getirip, milletvekillerinin gözüne gaz sıkmayı falan filan bıraksın. Biz, polisimizin gider gözünün yaşını siler, ayağının tozunu alırız, tozunu. Tamam mı? Biz, bu ülkenin asil, gururlu, adaletli, yargı mensuplarına sırtımızı yaslayacağız. Bugün kötülük yapanların da o adil yargı düzeninde hesap vermelerini sağlayacağız.”

“İSTANBUL'DAKİ TOPLANTILARIMIZ, GELECEKTE İKTİDAR YOLCULUĞU TOPLANTILARI OLACAK”

“Ben bugün savcının odasına girdim, savcının odasında avukatlarımla beraber ifade verdim. Beni nezaketle karşılayan, ifade vermemi sağlayan Savcı Bey gibi, ben onun önünde önümü iliklerim.

Yüce Türk yargısı önünde o, önünü iliklemez. O benim yargıcım, o benim savcım. Ama bu ülkede, önünde yargının önünü iliklemesi işi mücadele eden, talimat veren zihni de bu ülkeden söküp atacağız kardeşim. Onları evine yollayacağız. Ben nezaket için de teşekkür ediyorum. Yargı böyle işlesin. Ama böyle sebepsiz yere buralara gelmeyelim. Hep birlikte kazanmaya, bir olmaya ve birlikte olmaya kararlı olacağız. Ya hep beraber… Öyle değil mi? Kurtuluş yok. Başka türlüsü yok.

Ya hep birlikte tamam mı? Ya hep beraber ya hiçbirimiz; bu kadar net. Onun için, bu bir siyasi mücadele değildir. Burada verilen mücadele, millet için mücadeledir. Kreşleri kapatmak isteyenlere karşı mücadeledir.

Bu ülkede yapılan iyi hizmetleri engellemeye çalışanlara karşı yapılan mücadeledir. Onun için bütün partiler buraya geldi. Onun için bütün partili yol arkadaşlarım buraya geldi. Onun için İstanbul Gönüllüleri buraya geldi. Tekrar hepinize teşekkür ediyorum. Tekrar hepinize minnet duygularıyla sesleniyorum. Allah yolumuzu açık etsin. İstanbul'daki toplantılarımız, gelecekte iktidar yolculuğu toplantıları olacak.”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.