Sarı, romantik sanatın doğuşu hakkında şunları söyledi. "Alman edebiyatının içinden doğan, kendi kültürü, uygarlığı ve mitlerinden müteşekkil bir akım olması bakımından romantik sanat önemli. Kavramın kökenine bakıldığında 1790'lı yıllardan 1840'lı yıllara sarktığı söylenir. Yüksek romantik ve geç romantik olarak ikiye ayrılır. "Romance" kavramından sadır olduğu dillendirilebilir. Sadece halka dayalı, halka ait görüşleri ve fikirleri serdeden bir kavram değil. Halk diline ait tüm unsurların kökenidir roman kavramı. Peki bir metin romantikse içinde duygu, tema olarak ne barındırır? Romantik sanatta aydınlanmacı aklın reddi söz konusudur. Doğaya dönen, uzaklığı imleyen, büyüyü, fantastiği içine alan, ruh ikizi kavramlarını da içeren bir akımdır. Mitoloji, masallar yani halka ait olan şeyler romantik sanatla keşfedilir ve hayali olan ortaya çıkar. Romantik dönemin asıl felsefesi halkın dilini içeren edebiyat dönüşümüdür."
Romantik Sanatın Tarihsel Arka Planı ve Etki Alanları
Yazar, romantizm akımının genel ve felsefi arka planı üzerine şu ifadeleri kullandı. "Romantizmin arka planıyla ilk kez 1806'lı yıllarda karşılaşırız. Alman ulusunun yıkılışı söz konusu ve bu halkı için şaşırtıcı bir durum. Napolyon'un etkisinin görülmesi, 1807-1814 yılları arası Prusya reformu bu dönemde yaşanır. Artık aristokrasiye verilen hakların, yavaş yavaş halka verilmeye başlandığı görülür. Halka doğru bir hareket, romantik bir harekettir. Halkı yücelten ve onun görüşlerini, değerlerini, fikirlerini, düşüncelerini yücelten bir yanı vardır romantizmin. Yani halka ait şeyler romantizmin derdi. Romantik dönem için sanatın toplum için olması gerektiğini söylenebilir. Felsefi arka planına baktığımız zaman Berlin'de filozofların toplandığı görülür. Romantik dönem düşünürleri olarak Hölderlin, Fichte, Novalis ve daha pek çok ismin okullarda ders verdikleri bilinir. Aralarında kıskançlıktan ziyade dostluk bağlarının olması onları bir arada tutar, birbirlerinden etkilenirler ve geliştirirler. Romantik dönemde bu felsefeye karşı Fichte ben yok, ben olmayan felsefeyi geliştirerek, mutlak bir ben'e ulaştıracak mekanizma kurar."
Ahmet Sarı, romantizmin edebiyat ve şiir üzerindeki etkisi için şunları belirtti. "Bu dönemin yazarları filozof olsalar bile; Kierkegaard, Fichte ve diğerlerinin edebi eserleri de vardır. Düşünürlerin yaratıcı yazarlıkla uğraştıklarını söyleyebiliriz. Ötelere açılma bu dönemde önemli, uzaklık, geceye övgü, rüyalar, uçurumlar, sis sık kullanılan temalar. Romantik dönem aynı zamanda Ren felsefesine dayanır. Düşünürler romantik dönemi, Ren nehrinin kıyılarında dolaşarak başlattıkları için bu kıyı çok önemli. Romantik ironi, insanın subjektif duygularını daha doğrusu halkın duygularını öne çıkarır. Ara motiflerin kritik bir noktada durduğunu görürüz; mesela psişe kavramı insanın derinliklerine inmeyi kast eder. Deneysellik bu dönemde kullanılmaya başlanır. Romantik dönem sadece romandan oluşmaz, evrensel şiir dediğimiz şeyi de içinde barındırır. Bu şiir, romanın içinde yer alır ve buna "universal poetry" denir. Sonraki dönemlerde, yüksek dönemde buna karşı durulacak ve roman sadece kurguya eğilmeli anlayışı ortaya çıkacak."
Mavi Çiçek Metaforu
Romantik dönemde sıkça kullanılan mavi çiçek metaforu üzerine Ahmet Sarı kısaca şunları dile getirdi. "Mavi çiçek aslında eski bir German mitidir. Novalis bunu rüya motifiyle romanında kullanır. Novalis'in mavi çiçeği önemli bir izlek gibidir. Mavi çiçeğin soyut ve öteleri özlemi imleyen metafizik bir şey olduğunu fark ettirir. Uçsuz bucaksız yolculukları, kişisel gelişimleri tamamlayacak durumu imler mavi çiçek. Yatay ve dikey uzaklığı ifade eden bir özlem duygusunu barındırması, sonsuzluk çabası, insanda ruhta doğada birleşmeyi işaret etmesiyle insanın kendilik bilgisini imler. Mavi çiçek dünyevi gözle görülecek bir şey değil, arayış içindeki insanın yola çıkması için bulmak istediği bir nesne."