banner32

27 Ekim’de ZKS’de gerçekleşen 100 Yüze İmza ve Söyleşi Programına, Sibel Eraslan Konuk Oldu.

Samed Karagöz’ün sunduğu söyleşi programında; Eraslan’ın Ayrılık Üzüntülerin Annesidir kitabı üzerinden bir konuşma gerçekleşti. 

27 Ekim’de ZKS’de gerçekleşen 100 Yüze İmza ve Söyleşi Programına, Sibel Eraslan Konuk Oldu.

Sanat İz Bırakma Telaşıdır 

Sibel Eraslan farklı mecralarda yayımlanmış öykülerini bir araya getirdiği Ayrılık Üzüntülerin Annesidir eserindeki hikâyelerin ortak temasından bahsetti. “Ayrılık, göç, gurbet, yabancılık gibi kavramlar neredeyse bütün hikâyelerde var. Bu bilinçli bir tercih olabilir de olmayabilir de. Ama kendi yaşam hikâyemle ilişkili olduğunu söyleyebilirim. Muhacir bir aileden geliyorum. Önceki kitabım Rumeli Rüzgarı’nda, anneannem ve babaannemden dinlediğim hikayelerden esinlenmiştim. Göç benim ailem için hayatın içinden, bana büyüklerimden intikal eden bir vaka. Türkiye’nin oluşumu, aslında Anadolu’nun jeopolitik konumu dolayısıyla kavşak bir ülke olması; her zaman kavimlerin geçiş noktası olmasının nedendir. Bu hem sanatsal hem de siyasi düşünceler açısından çoğulculuğu getirir. İnsanlar bir yerden bir yere her zamanda ve dönemde farklı sebepler nedeniyle taşınmak zorunda kalmıştır. İnsanın yeryüzüne gönderilmesiyle başlıyor göç ve taşınma. Bu yüzden yeryüzü insan için hicran yurdudur. Yeryüzü, gözyaşı hicranı üzerine kurulmuştur. Hz. Âdem’i düşünürsek; ayrılık, kopuş insanın yeryüzüne inişinden bu yana var. Benim hikâyemi de ilgilendiriyor haliyle. Ayrılıklarla hep iç içeyiz; gurbet, öğrencilik, kiracı gibi ayrılık türleri var. Annemin vefatından, benden ayrılmasından sonra onun notları, notaları, resimleri, kek tarifleri vs. hayatımın içinde. İnsan gider ama arkasında izleri kalır. İnsan olarak telaşımız bu; iz bırakmak. Ben sanatı da iz bırakma telaşı olarak görüyorum. Yalnızlığı unutmak için de bir teselli sanat.” 

İz Bırakan Kadınlar 

Eraslan, hikâyelerinde yer alan akrabalık ilişkilerine dair şunları kaydetti. “Hikâyelerimdeki akrabalık ilişkileri günümüzdekinden daha ileri ve daha çok fedakârlık üzerine kurulu. Eğer muhacirseniz kadınların güçlü olması gerekir. Erkekler hep cephede, savaşta olduğu için aileyi birilerinin toplamalıdır. Ailenin dağılmamasında kadınlar büyük etken, onlar ne kadar dirayetli ve sağlam olursa bunlar aileye de yansır. Biz şehitler sülalesiyiz, büyüklerimin fedakârlıkları ve direnişleri benim için önemli; işgali, sürgünü, İstanbul’un büyük yangınlarını yaşamışlar. Sadece ailelerin değil memleketin toparlanması için de fedakârlık yapan, sağlam karakterli kadınları göstermek istedim ve onların hikâyelerini yazdım. Asıl izi bırakan onlar çünkü.” 

Sibel Eraslan, toplumun toparlanmasında örnek olacak kadın şahsiyetler için yazdığı kitaplarından bahsetti. “Sadece ailesi için değil yaşadıkları toplumun toparlanması için maddi ve manevi fedakârlık yapan: Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Hacer, Hz. Asiye, Hz. Meryem gibi büyüklerimiz için yazdığım eserlerle, Müslüman bir kadın olarak önce kendime bir yol haritası çizmek istedim. Hz. Meryem’le ilgili eserime çalışırken Orta çağ ve Rönesans dönemindeki tabloları inceledim. Rönesans’ta Hz. Meryem’le ilgili resimler herhangi bir sansüre uğramadan çizilmiş. Duruşundan, yüzündeki çizgilerden ve mimiklerinden etkilenmemek mümkün değil. Annem sanatçı, musiki ve resimle ilgilendi. Annemin modern resim üzerine çalışmaları vardı. Ben Hz. Meryem kitabını çalışırken Meryem Mısır Sürgününde diye bir tablo yaptı. Gerçeğe yaslı, kalp atışları olan hikâyeler kaleme almayı tercih ediyorum. Çünkü herkesi etkileyebiliyor. Yazmak benim için önemli; aslında avukatım, mesleğimi yapmıyorum fakat yazmak benim için savunmak demek.”  

Kaynak: İstanbul Tİmes Haber Ajansı (İTHA)

Hüseyin ÇETİNER

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner33

banner14

banner34