‘Dünya herkesin İhtiyacına yetecek kadarını sağlar; fakat herkesin hırsını karşılayacak kadar değil..”**
Bilgi Evi üyeleri için özel olarak hazırladığı tarihin eğlenceli bilhassa duyduğumuzda şaşıracağımız inceliklerinden örnekler hazırlayarak sunduğu söyleşide eğitimci yazar Metin Özdamarlar, “Osmanlı’da İyilik Uygarlığı”ndan başlayarak Padişahların çok dile getirilmemiş sırlarından bahsetti. Örnek olarak Fatih Sultan Mehmet’in kendi mülkiyetinden bağışlayarak kurmuş olduğu vakıflar aracılığıyla görevlendirilmiş kişilerin kapı kapı dolaşarak halkın rahatsızlığını anında öğrenmesi ve müdahalesi, rahatsızlığının ücretsiz olarak giderilmesi, masrafların ise vakıfça karşılanması, Osmanlıda eğitim, su, yol, sağlık, çevre temizliği ve diğer zorunlu ihtiyaçlar başta olmak üzere tüm sosyal hayatın ihtiyaçları adına vakıflar kurulması, günümüzde evlerimizde otururken sık sık rahatsız olduğumuz gürültü kirliliğinden hareketle ‘Osmanlıda evde hasta varsa cumbasına bir kırmızı çiçek konur ve sokaktan satıcı geçerken bu çiçeğe bakarak evde hasta olduğunu anlar ve bağırmadan sessizce geçerdi sözleriyle devam etti. Dünyada ilk defa çevre ile ilgili bir genelgeyi uygulamaya koyan Kanuni Sultan Süleyman’ın genelgede ‘Bütün ev ve dükkânların çevrelerinin kirletilmemesi; kirletilmesi halinde derhal temizlenmesi, görevlilerin çarşı ve mahalleleri kirletenleri tespit edilmesi…” diyerek çevre temizliği söz konusu olduğunda da ne kadar titiz bir kişiliğe sahip olduğundan bahsetti.
Kahve ile birlikte gelen suyun hikmeti nedir?
Sunumuna dikkat çekici ayrıntılarla devam eden yazar Metin Özdamarlar, Türk kahvesiyle birlikte gelen suyun hikmetinden de bahsetti. Osmanlı zamanında misafire kahve ve su ikram edilip, misafirin suyu içmesi halinde aç, kahveyi içmesi halinde ise tok olduğunu ifade ettiğini belirten yazar, ‘dünyanın en ünlü kahvesi Türk kahvesidir’ iddiasının sebebini anlattı. Köpük, kahve ve telve şeklinde 3 bölümden oluştuğunu, kaynatılarak içilen tek kahve ve köpüğün ayrı ayrı faziletlerinden bahsetti. Osmanlı’da Huzur Uygarlığı’ndan söz eden yazar, sokakların gece gündüz sâkin ve ehemmiyetli olduğunu belirtip, o zamanki en güvenilir mesleğin güvenlik görevlisi olduğunu belirtti.
“Bedeli Çanakkale’de Altınla Ödenecektir”
Her tarih konuşması, söyleşisinde elbette ki sıra Çanakkaleye gelir. Yine eğitimci yazarımız Metin Özdamarlar kısa kısa tarihin derinlerde kalmış sırlarından bahsederken Çanakkale’de geçen bir olayı anlatmayı ihmal etmedi. Özdamarlar ilk sahte paranın nasıl meydana geldiğini sebebiyle birlikte anlattı. “Galatasaray Lisesi öğrencisi iken gönüllü olarak Çanakkale cephesine giden zabit (subay) adayı Mehmet Muzaffer Bey’in alayının otomobillerine lastik satın almak için bir gecede (1916 yılı baharı) yaptığı sahte 100 liranın ön yüzü. Paranın altında “Bedeli Çanakkale’de altın olarak ödenecektir.” yazılıdır. Teğmenliğe yükselen bu vatanseverimiz, 1917 yılında Gazze’de şehit düşmüştür. “ diyerek sözlerini bitirdi.
“Gençlerle Baş Başa Sohbetleri” söyleşi programı sonunda Bilgi Evleri tarafından üyelerine verilen ‘Geçit Vermez Çanakkale’, ‘Osman Gazi’, ‘Güzel Ülkem Türkiye’ ve ‘Barbaros Denizler Fatihi’ eserlerini 1 ay önce okuyan üyeler, yazar Metin Özdamarlar’a okudukları kitaplarını imzalattılar. İmzadan sonra toplu fotoğraf çekimleriyle program sona ermiş oldu.
*İbn Rüşd (1126-1198)
**Mahatma Gandhi