American Heart Association (Amerikan Kalp Derneği) kalp hastalığı risk faktörlerini şöyle açıklamıştır; Yaş (erkeklerde ≥45, kadınlarda ≥55 veya erken menopoz) , Ailede kalp hastalığı öyküsü olması (birinci derece akrabalardan erkekte 55, kadında 65 yaşından önce koroner arter hastalığı öyküsü) , Sigara içmek, Yüksek kan basıncı (hipertansiyon/ kan basıncı 140/90 mmHg’ın üzerinde olması) , kolesterol yüksekliği (total kolesterol 200 mg/dl’ın üzeri LDL-kolesterol (kötü kolesterol) 130 mg/dl’ın üzeri) ve buna bağlı aterosklerozis (kalp damarlarında biriken LDL kolesterolün kalp arterlerinde plak oluşturması), HDL-kolesterol (iyi kolesterol) değeri düşüklüğü (<40 mg/dl) , Diabetes mellitus , Obezite , stresle baş edememe , aşırı alkol tüketimi, fiziksel aktivitenin az olması .
Beslenmeyle ilişkisi nedir?
Yaş, ailede koroner kalp hastalığı geçmişi ve cinsiyet bireyin denetimi altında olmayan risk faktörleridir. Fakat, kolesterol , hipertansiyon, egzersiz, diyabet ve obezite denetim altına alınabilir risk faktörleridir. Kan yağlarının yüksekliği (LDL, Trigliserit, total kelesterol ) ve yüksek tansiyonun önlenmesinde beslenmenin çok önemli bir rolü vardır çünkü fazla kolesterol içeren besin tüketimi ve toplam yağ miktarının azaltılmasıyla koroner kalp hastalığı riski önemli derecede azaltılabilir.
Diyabet hastalarında koroner kalp hastalığı riski, diyabet hastası olmayanlara kıyasla daha yüksektir, çünkü uzun süre dengesiz bir beslenme biçimi sonucu yetersiz şekilde kontrol edilen kan glikoz seviyeleri, vücudun arter duvarlarının iç kısımlarını etkiler. Bu durum, plak oluşumuna (ateroskleroz) yol açar. Diyabette kan şekerinin dengeli bir beslenme ile kontrolünü sağlayarak kalp hastalığı oluşumu engellenebilir.
Aynı zamanda, ülkemizde tuz tüketiminin yüksek olduğu bilinmektedir. Kalp-damar hastalıkları için diğer bir risk faktörü olan hipertansiyonu önlemek için diyette tuz (sodyum) tüketiminin azaltılması gerekmektedir.
Obezite’nin kalp hastalıkları, hipertansiyon, kalp krizi risklerini arttırdığı yapılan çalışmlar sonucu bilinmektedir. Obez bireylerin doğru bir beslenme tarzı ile kilo vermesi sağlanarak hastalığın ortaya çıkması önlenebilmektedir .
Obezite ve koroner kalp hastalığı ilişkisi:Günümüzde obezitenin görülme sıklığı her yaş grubunda artmaktadır. Obezite modern yaşamın getirdiği beslenme alışkanlıklarında porsiyonların büyümesi, fast food tarzı beslenmenin artması, dolayısı ile doymuş yağların (fazla tüketimi zararlı olan yağlar) ve kolesterol içeren yiyeceklerin fazla miktarda tüketilmesi sonucu oluşmaktadır. Çocuklarda ise obezite ve kalp hastalıkları artışının sebeplerine birkaç örnek vermek gerekir ise; okul kantinlerinde satılan sağlıksız besinler, çocukların harekete yeteri kadar teşvik edilmemeleri, evde yüksek yağ tüketimi içeren beslenme tarzı sayılabilir.
Buna ek olarak, gelişmiş ülkelerdeki yetişkinlerde hipertansiyon hastalıkların 60 % ının aşırı kilolu olmadan kaynaklandığı bildirilmiştir. Çeşitli Avrupa ülkelerinde yapılan INTERHEART çalışmasında kalp krizi geçirmenin farklı bölgelerden elde edilen sonuçlara göre % 63’ ünün karın bölgesi yağlanmasından kaynaklandığını ve bel çevresi ve bel kalça çevresi ölçümlerinin koroner kalp hastalığında önemli bir risk faktörü göstergesi olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, karın çevresi yağlanma riski olanların olmayanlarla karşılaştırıldığında kalp hastalığı riskinin 2 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün önerilerine göre; Kadınlarda 88 erkeklerde 102 cm nin üzerindeki bel çevresi ölçümü hastalık için bir risk faktörü göstergesidir.
Bu nedenlerden dolayı koroner kalp hastalığı risk faktörlerindne birini taşıyan kilolu çocuk ve yetişkinlerde beslenme şeklinin değiştirilmesi ve kalp koruyucu bir beslenme tarzı ile kilo verme şarttır. Sonuç olarak, % 5-10 luk bir kilo kaybı bile, haftanın en az 5 günü yapılacak 30 dakikalık tempolu yürüyüş, yüzme, aerobik egzersizler ile beraber desteklendiğinde hastalığı önleyebilmektedir.
Yağlar ve Kolesterol ile koroner kalp hastalığı ile ilişkisi :
Beslenmede yağların önemi unutulmamalıdır. Ancak sağlıklı beslenmek için yağların faydalı ve zararlı olanları hakkında bilgi edinmek doğru tercihler yapmamıza olanak tanıyacaktır. İnsanlar üzerinde yapılan araştırma sonuçları, diyetteki doymuş yağ asitleri ve besinlerden alınan kolesterolün, kan kolesterol düzeyini etkileyen en önemli diyetsel faktörler olduğunu göstermiştir.
Genel olarak hayvansal gıdalarda bulunan doymuş yağların diyette artması nedeni ile hastalık oluşabilmektedir. Zeytinyağı, ayçiçeği yağı, kanola yağı, soya yağı, yerfıstığı yağı gibi sıvı yağlar da çok küçük miktarlarda olsa bile doymuş yağ içerir fakat doymamış yağ oranları daha fazladır.
Trans yağlar ise, sıvı bitki yağların katı hale getirilmesi ile oluşan tehlikeli yağlardır. Aynı zamanda trans yağlar fast-food tarzı yiyeceklerde ve işlenmiş besinlerde bulunur (yağlı süt ürünleri, yağlı et, bisküvi, kek, pastalar, patates cipsi ve diğer birçok paket kızarmış gıdalar). Trans yağlar da kolesterol düzeylerine etkileri bakımından tehlikelidir. Çünkü bu doymuş yağlar LDL kolesterolü (kötü kolesterolün) yükseltirken, HDL (iyi kolesterolün) kolesterolü de düşürme eğilimindedir.
Doymuş (yani kötü) yağ içeren margarin ve tereyağından kaçınılmalı, doymamış yağ içeren bitkisel sıvıyağlar miktarına dikkat edilerek tercih edilmelidir.
Beslenmede dikkat edilmesi gereken noktalar;
- Kolesterol oranı yüksek besinleri tüketirken dikkat edilmelidir, örneğin; Sakatatlar (beyin, böbrek, karaciğer, dil, v.b),Yumurta sarısı, Sucuk, salam, sosis, pastırma, kırmızı et, tavuk ve balık derisi, tavuk ve balık eti, süt, yoğurt, peynir, Kaymak, krema, Tereyağı, kuyruk yağı, içyağı
- Süt, yoğurt ve peynirin yarım yağlı veya yağsız (light) olanları tercih edilmelidir böylece kolesterolü az veya hiç almamış olursunuz.
- Kırmızı et yerine, beyaz ete (balık, tavuk, hindi) öncelik verilmelidir. Ancak beyaz et de olsa aşırıya kaçılmamalıdır. Ayrıca, etlerin görünen yağları, tavuk ve hindinin derisi ayrılmalıdır. Haftada en fazla 2 kez kırmızı et tüketilmelidir. Diğer günler ise tavuk veya balık tercih edilmelidir.
- Et içeren yemeklere ilave olarak yağ eklenmemelidir. Kızartma, kavurma işlemleri yerine; haşlama, ızgara, buğulama ve fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.
- Fast food tarzı yemeklerin doymuş yağ oranları yüksektir. Mümkün olduğunca dışarda yemek tercihi yaparken daha sağlıklı alternatifleri tercih edin.
- Kolesterol ile ilişkili herhangi bir sağlık probleminiz varsa farklı günlerde olmak koşulu ile haftada en çok 2 adet yumurta tüketilebilir.
- Tatlı seçiminize dikkat edin. Sütlü tatlıları tercih edin. Mümkünse evinizde tatlıları yağsız sütten yapın böylece hem kilonuzu hem kolesterol tüketiminizi kontrol altına almış olursunuz.
Omega 3 ün koroner kalp hastalığı üzerine olumlu etkisi:
· Beslenme örüntüsünün omega-3, omega-6, omega-9 ve doymuş yağ asitlerinden dengeli olması gerekir. Bu dengeyi sağlayabilmek için omega-6 kaynaklarından olan ayçiçeği yağı, mısırözü yağı, omega-9 kaynaklarından olan zeytinyağı ve fındıkyağı karışım olarak kullanılmalı. Bununla birlikte gün içinde tüketilen miktara dikkat edilmelidir.
- Haftada en az 2 kere balık yenilmelidir. Balıkta bulunan omega 3 ün kalp zağlığı üzerine olumlu etkisi bilinmektedir.
- Yağlı tohumlar (fındık, yerfıstığı, badem ve ceviz) içerdiği lif (posa), E vitamini, magnezyum ve omega 3 yağ asitleri sayesinde kalp-damar hastalıkları açısından son derece yararlıdır. Ancak enerji içeriklerinin çok yoğun olduğu ve miktarına dikkat edilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Bunun yanında yeşil yapraklı sebzelerdede bir miktar omega 3 bulunmaktadır.
- Salatanıza keten tohumu ekleyiniz.
Lif tüketiminin koroner kalp hastalığı üzerine etkisi:
Lifli besinler safra asitlerinin emilimini engelleyerek karaciğerde kolesterol sentezi için gerekli olan öncü öğelerin konsantrasyonunu azaltır. Bu nedenle lifli besinlerin tüketimi artırılması gerekmektedir. Lifli besinler;
· Kurubaklagiller (kuru fasulye, nohut, mercimek, soya fasulyesi, kuru barbunya)
· Kepekli tahıllar (esmer ekmek, bulgur, kepekli pirinç / makarna / erişte / un), Beyaz ekmek yerine kepekli , çavdar veya yulaf ekmeği tercih edilmeli.
· Sebze ve meyveler (kabukları ile yenilebilenler mümkünse soyulmadan)
Hipertansiyon ve tuz:
Hipertansiyon da koroner kalp hastalığı için bir risk faktörü olduğundan diyette dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biridir. Düşük sodyumlu tuz kullanılmalı, mümkün olduğunca günlük tuz tüketimi 3-4 gramı geçmemelidir. Tuz içerisinde bulunan sodyum nedeni ile yüksek kan basıncı riskini arttırmaktadır. Diyabetli bireylere de tuz tüketiminin azaltılması önerilmektedir. Bunun nedenlerinin başında, diyabetin kontrol altına alınmadığı zaman yüksek kan basıncına da sebep olmasıdır.
DYT.MERYEM AKBEN