Yaratılmışların en muhteşemi olmamıza rağmen bu nimeti unutup o kadar utanılacak işler yapıyoruz ki artık insanlığın bittiği noktaya geldik. Vicdanlarımız felç olmuş durumda. Sürekli insanlığımızla övünüp batıyı eleştirirken şimdilerde onları geçmemiz nekadar acı, nekadar vahim bir durum.Maddiyata dayalı yaşam arzumuz, isteklerimiz, kazanma egomuz hergeçen gün ürkütücü, bir okadarda acımasız bir hal alıyor.
Ailemize, komşumuza, arakadaşımıza ve kardeşimize karşı muhabbetimizi kaybettik, ötekileştik, gönüllerimizi kinle, nefretle, hırsla beslemeye çalışıyoruz artık. Hep bana, önce ben diyerek elimizde bulunan en kıymetlimizi, insanlığımızı kaybettiğimizin farkında bile değiliz. Önceliklerimiz değişti, biz değiştik sonrada suçu değişen zamana yükledik.
Evimizdeki sorunlar artık başımızı şişiriyor, komşu desen zaten tanımıyoruz deyip sorumluluktan kaçıyoruz. Açta açıkta kalan garibana, mazlum ve mağdura yardım desen ya görmemezlikten geliyoruz yada cebimizdeki en küçük parayı arıyoruz. Vakıf ve derneklere topu atıp vicdanımızı rahatlatmayı da unutmuyoruz. Dostluk, arkadaşlık desen bu zamanda kaldı mı deyip o yozlaştırılmış yavan kalmış furyaya kendimizide ekliyoruz. Sevgi desen, karın doyurmuyor. Şimdilerdeki tasviriyle duygusallığı temsil ediyor. Vatan aşkı edebiyat olmuş durumda. Müslüman kardeşin zulüm altında desen, herşey sadece dil ile ikrar, üzüntümüz televizyonu seyrederken, yardımların,kimi göstermelik kimi ihtiyaç ve zevkinden artan en küçük miktar. Kendimizden, keyfimizden, ödün yok,fedakârlık yok, samimiyet yok…
Eğer çevremizde, ülkemizde ve dünyamızda insanlar acı çekiyorsa bu sadaece kötü insanların şeytanlıklarından ve kötülüklerinden değil iyilerinde sorumsuzluğundan, sinmişliğinden ve sessizliğinden kaynaklanıyor. Ve iyi insan sessiz kaldıkça yalnız kendi mutluluğu ve kazanımlarını düşünüp umursamaz ve vurdumduymaz hallerine devam ettikçe bütün kötülükler normalleşiyor...İNSANLIK ölüyor.
Şunu bilelimki insanlığın bittiği gün, hakikat'in haya'nın haysiyet'in bittiği, bütün bağların çözüldüğü ve adaletin kıymetini yitirdiği andır.Neden yaşıyoruz,niçin çırpınıyoruz, hayatımızın gayesi nedir, neden geldik bu dünyaya, nereye gideceğiz diye bir muhasebe yapalım. Bu hayatın bizim olmadığını idrak edip birer emanetçi olduğumuzun şuuruyla insanlığımızı, maneviyatımızı inşaa noktasında duyarlılığımızı yeniden kazanalım.
Mevlanaların, Yunusların, Bediüzzamanın yaşadığı, yaşattığı, yaradanın hatrı için sevdiği, incitmediği, hak yemeyerek oluşturduğu bir medeniyetin çoçukları olduğumuzu unutmayalım.
Herşeye rağmen insanlığımızı yeniden kazanmalıyız.Bu gidişat bizi vehamete götürüp ümitsizlik buhranına sarmamalı. Ahlaksız kazançtan, emeksiz zenginlikten, midesine köle olup hazlarına esir düşmekten ve makam sevgisinden kendimizi soyutlamamız lazım. Benlikten kurtulup adanmışlık bilinciyle değerlerimize, insanlığımıza sahip çıkmalıyız. Unutmayalım ki "Dünyasında sadece kendisi olanlar bu dünyaya sadece yük olur" Kendimizi bu yükün altında ezmeyelim.
Zeytinburnu Times / Canan Aysöndü