Zaman Bizi Beklemez

Bütün ahlaki değerlerin yerle yeksan olduğu,hoyrat,acımasız,insanlığı eriten bir zamanda yaşıyoruz.Hayatlarımız tüketim kültürü saldırganlığının esaretinde, küresel sistemin beklentileri doğrultsunda yönetiliyor.

Zihinlerimiz ideolojik manipülasyonların etkisi altında.İçi boşaltılmış, değerlerinden uzaklaştırılmış gayesiz boş bir hal üzerindeyiz. Sadece kendimizi dünyevileştirmedik dinimizide dünyevileştirdik.

İslamı olduğu gibi kabul etmek yerine İslam bulunduğumuz hale bürünsün istedik.Şartları belirleyen değil şartların belirlediği bir İslamı yakalamanın derdinde düştük...

Peki bizle böyle renkten renge girerken temsil durumumuz ve ahlaki düşüncenin hayatımızdaki durumu ne olacak?

Bunun için müslüman gibi görünmek yetmiyor, müslüman olmak gerekiyor. Sadece iyi olmak değil, iyiliğin egemenliği içi mücadele etmeli, dik duruşumuzu güçlendirmeliyiz.Ve bu sorumluluğumuzu yarınlara ertelememeliyiz.

Çağın ve modernitenin hüküm kurduğu bu zamanda ahlaklı bir duruşu, yeni bir dili ve dimağlarda çığır açacak yeni bir bilinci yakalamamız gerekiyor.Unutmamamız gerekiyor ki tarihte kendi klimliğini, kişiliğini ve kültürünü oluşturamayan toplumlar hep başka ülkelerin egemenliğine teslim olurlar.

Ve malesef bizler artık kültür ithali yapar olduk kültür ihracatı değil..geleneklerimiz,yaşantımız,kurallarımız,giyimimiz,toplumsal değerlerimiz ve malesef artık dini akidelerimiz,hepsi alıntı hepsi özenti hepsi çalıntı.Bizim diyemeyeceğimiz değerler bütünü içerisinde kıvranan, aranan, boşluğa düşen,pskolojik buhranlar içerisinde maneviyatsız bir nesil olduk.. 

Öz eleştiriyle şunları söyleyebiliriz ki hep engellenen İslami hayattan dem vurduk bugün İslamı kendisi erteleyen müsait zamanalar müslümanları olduk.Kulluğun bizler için bir uğraş yada hobi olmadığının şuuruna varamadık. Kendi elimizle içinden geçdiğimiz fetret devrini bitmez bir esarete çevirdik.Esaretten geleceğe giden bu yolda umudunu yitirmiş, sorumluluklarından kaçan,boş yürekli, üretmek yerine varolanla yetinen,karamsar kafası karışık insanlara dönüştük.

Nasıl olsa koşan var, yapan var, bizden geçti, bizim işimiz değil diyerek bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın
dedik ve sorumluluk almaktan, meşekatli bir yola talip olmaktan kaçtık...

Artık geçmişte şunu yaptık bunu yaptık değil, bundan sonra ne yapabiliriz, şimdi ne yapıyoruzu tartışmaya açıp fiiliyata dökebilmeliyiz.Sadece olayları değil olaylara sebebiyet veren nedenleri ve düşünceleride konuşmalıyız.Zamanın bizi beklemediğini bilip batıl yaklaşımın İslami bütünlük bilincimizi asltüst etmesine izin vermemeliyiz.

Biz gençliğin, bir toplumun hem geleceği hemde içinde bulunduğu gerçeği olduğuna inanıyoruz.Hiçbir toplum gençliğine sahip çıkmadan cemiyetini ayakta tutamaz ve idealini yarınlara taşıyamaz.

Yani bilinçli gençlik yoksa gelecekte yoktur.Akif'in beklenen, "Asımın Nesli" düşüncesini Sezai Karakoç'un "Diriliş nesli" idealini gerçekleştirmek için müslüman genç, gökteki yıldız misali olmalı..şuurlu, merkez şahsiyetli, gittiği ortama uyan değil ortamları İslamın hakikatlerine uyduran, özne olmaya gayret eden,gündemi belirlenen değil belirleyen,ümit eden değil ümit olan,ezberci değil ezber bozan,sesini değil sözünü yükselten,maneviyatın doruklarına ulaşmış,fıtratıyla barışık, uyanık, dinç ve çalıkan bir gençlik olmalı diyoruz..

Şunu bilelim ki özlediğimiz hayata hayal dünyasında yaşayarak değil,ancak gerçeğe uyanarak yol alabiliriz.